16 Aralık 2010 Perşembe

14 Aralık 2010 Salı

(http://ikidelikadin.blogspot.com/)

İki Deli Kadından Harike Yeni Yıl Hediyeleri



Harika hediyee kacırmayınnn

http://ikidelikadin.blogspot.com/2010/12/tattoo-ile-yeni-kampanyamiz.html

Misketler

     Bir zaman bir mahallede, bütün çocuklar, okul çıkışı misket oynarlarmış. Pek çok mahallede aynı şey olur, bizim mahallede meşe derlerdi, bazıları da bilye der, ama misket daha genel bir isim galiba. Neyse, bu mahallede, nedendir bilinmez, bu durum giderek bir iptila halini almış. Çocuklar, oyunda ustalaştıkça daha çok oynamak istiyorlar, birbirlerine kaptırdıkları misketleri geri almak için hırslanıyorlar, hırslandıkça kendilerini geliştiriyorlar, ustalaştıkça daha çok oynamak istiyorlarmış. Anne-babalar, başlangıçta, çocukların masum eğlencesidir, hatta beyin fonksiyonlarını geliştirir diyerek ses çıkarmıyorlarmış. Ama olay, misket oynamak için okulu asma boyutuna varınca müdahale etmeye karar vermişler.
Ne var ki müdahale girişimleri başlangıçta pek başarılı olmamış. Çocuklardaki tutku o kadar güçlüymüş ki, nasihat, azarlanma, dayak, hatta misketlerine el konulması fayda etmiyormuş. Sonunda, mahallelinin Ruşen Amca dediği ve itibar ettiği, karayollarından emekli mahalle sakini, geç yaşta sahip olduğu oğlunun misket yüzünden serseri olması korkusuyla uzun vadeli bir plan hazırlamış. Mahalleliyi, bu beladan kurtulmak için kesenin ağzını açmak gerektiğine ikna etmiş. Öncelikle, mahalledeki bakkalları dolaşarak, çocuklara artık misket satmamaları konusunda para teklif etmişler. Bakkallar sevinerek kabul etmişler, çünkü zaten aslında fazla misket satışı yokmuş, çocuklar zamanında aldıkları misketleri elden ele geçirerek idare ediyorlarmış. Dolayısıyla ilk aşama çocukların fazla dikkatini çekmemiş.
İkinci aşamada, mahalle mahalle dolaşarak en usta oyuncuyu aramışlar. Sonunda uzak ve yoksul mahallede, Sihirbaz diye bilinen bir çocuk bulmuşlar. Çocuğa ve ailesine para teklif etmişler. Tek şart, çocuk her gün onların mahalleye gelerek misket oynayacak ve üttüğü misketleri gizlice Ruşen Amca’ya verecekmiş. Ve tabii ki bu durumdan asla diğer çocuklara bahsetmeyecekmiş. Sihirbaz, misket konusundaki yeteneğini değerlendirmek için hayat boyu daha iyi bir fırsat yakalayamayacağını fark etmiş.
Böylece Sihirbaz mahallenin misket ortamına girmiş. Olağanüstü tekniğiyle her girdiği oyunu kazanarak mahallenin çocuklarını tek tek ütmeye başlamış. Çocuklar, sürekli ütülmekten sıkılarak Sihirbazı oyunlarına almaz olmuşlar. En azından belli dönemler için… Ama diğerleri karşısında galip gelen de Sihirbaz’a kafa tutmak için cesaretleniyormuş. Ama yine ve hep yeniliyorlarmış. Kendi aralarında, Sihirbaz’ın çocuk değil, hayatı boyunca misket oynamış elli yaşında bir cüce olduğuna dair söylentiler çıkarmışlar. Sonuçta ortalıkta misket kalmamış, mahalledeki bakkalların artık misket satmadığını o zaman fark etmişler. Ama gidip başka yerlerden misket almaya da istekleri kalmamış, çünkü Sihirbaz varken, artık misket oynamak eskisi kadar eğlenceli değilmiş. Sürekli yenilmekten bıkmışlar. Birer ikişer misketten soğumuşlar. Artık mahallede kimse misket oynamaz olmuş.
Ruşen Amca, planın üçüncü aşamasını kendi başına gerçekleştirmiş. Sihirbazın üttüğü misketleri bir çuvala doldurmuş, bir şafak vakti arabasına yüklemiş, uzak kırlık bir yere gitmiş. Çuvalı orada boşaltmış. Çuvaldan dökülen misketlerden bir tepe oluşmuş.
Gel zaman, git zaman, bu misketlerden oluşan tepenin içinde, misketlerin arasındaki boşuklarda bir takım canlılar yaşar olmuş. Bunlar çok küçük, bildiğimiz hiçbir canlıya benzemeyen, çok çok zeki canlılarmış. Misketlerin arasına, örümcek ağı benzeri, ama çok daha karmaşık yapılar inşa etmişler. Misket tepesinin içinde bir uygarlık kurmuşlar. Biz kendilerini henüz fark etmediğimiz için bir isim vermiş değiliz ama hikayenin selameti açısından şimdilik bir isim verebiliriz, mesela potur diyelim.
Poturlar, bilgileri ve uygarlıkları geliştikçe içinde yaşadıkları evrenin de farkına varmaya başlamışlar. Önceleri sonsuz bir koridorda yaşadıklarını düşünüyorlarmış, sonradan küre şekilli ve birbirinden bağımsız kütlelerin arasında yaşadıkları anlamışlar. Ve bu kütlelerin birbirinin üstünde çok hassas bir dengede durduğunu fark etmişler. Öyle hassas bir dengeymiş ki bu, misketlerden biri yerinden azıcık oynatılsa bile, bütün dünya başlarına yıkılacakmış. Bu devasa tasarım karşısında hayrete düşmüşler ve birbirlerine hep aynı şeyi söyler olmuşlar: “Böyle bir şey RASTGELE oluşmuş olamaz.”
Her bir misketi başka misketlerin taşıdığı ve onları da başka misketlerin taşıdığı, her bir misketin birbirine tam da olması gereken yerden temas ettiği ve başka türlü olsa bütün evrenin yıkılacağı bu tasarımın bir tasarımcısı olmalı, demiş poturlar. Bu tasarımcıyı göremiyor olsalar da, çevrelerinde gördükleri su götürmez gerçeklerden dolayı onun varlığından artık eminlermiş. Bazen misketlerden birinin bozunması ya da bir rüzgar esmesi sonucu bazı misketler aşağı yuvarlanır, ve bu, poturların evreninde büyük felaketlere yol açar, şehirler yıkılır, dünya tersine dönermiş. Onlar bu hassas dengeyi kim kurduysa ancak onun bozabileceğini düşünür ve tasarımcının dışarıdan bir yerden kendilerini izleyip hatalarını cezalandırdığına inanırlarmış.
Oysa Ruşen Amca, o sırada üniversite giriş sınavlarına hazırlanan oğlunun dershane parasını denkleştirme derdindeymiş.
Poturlar, hataları için cezalandırıldıklarını fark etmişler etmesine de, neyin hata olduğu konusunda bir görüş birliği yokmuş. Zaman zaman Ruşen Amca’yla telepatik ilişki kurmayı başaran bazı poturlar, ondan aldıkları mesajı diğerlerine iletmişler. Ama farklı mesajlar alıp iletenler ve onlara inananlar arasında kavgaların önü kesilmez olmuş. Akıl ve sağduyu sahibi poturlar araya girmeye çalışmışlar, bu farklı mesajları uzlaştırmaya, aslında çok da farklı olmadıklarını anlatmaya çalışmışlar. Böyle bir düzen RASTGELE oluşmuş olamayacağına göre aslında hepsinin mesajları aynı tasarımcıdan aldıklarını, dolayısıyla arada pek de fark olmaması gerektiğini söylemişler. Bazen başarılı olmuşlar, bazen olamamışlar.
Tabii arada çıkıp “Yahu bu misketler buraya RASTGELE boşaltılmış ve hasbelkader böyle bir denge oluşmuş olamaz mı? Yani bizim tarih boyu içinde yaşadığımız için başka türlüsünü düşünemediğimiz bu denge, teorik olarak oluşması mümkün milyarlarca dengeden sadece biri olamaz mı?” demeye cüret eden bazı kendinibilmezler olmuş ama hemen susturulmuşlar: “Nasıl bu kadar geri zekalı olabiliyorsun?. Bizim en karmaşık statik hesaplarımızla dahi çözemediğimiz bu muhteşem yapının RASTGELE oluşmuş olabileceğini nasıl düşünürsün?”
Ruşen Amca, tıp fakültesini başarıyla bitiren oğlunun ilk çocuğunu görme şansına erişmiş, ama kalbi daha fazlasına elvermemiş. Poturların tek tanrısı olduğunu öğrenemeden, 78 yaşında vefat etmiş. Cenazesine ona büyük saygı duyan mahallelinin neredeyse tamamı katılmış. Ama poturların haberi olmamış.

AFŞİN KUM     Afili Filintalar  (alıntıdır.)

10 Aralık 2010 Cuma

27 Ekim 2010 Çarşamba

ANTALYA GEZİSİ Düden Şelalesi

Düden Şelalesi ve tekne gezisi..Eşimden Gençlik Spor İl Müdürlüğü Antalya eğitiminden kalan gezi resimlerinden bazıları.

5 Ekim 2010 Salı

ev yapımı çokoprens :D

işte özellikle çocukların seveceği bi tad Ülker çokokrem ve petibör büsküvi ile lezzetli atıştırmalılklar :)

peynirli poğaça

Annemden aldığım tarif.hem çok lezzetli ve pratik.

  • 2 yumurta
  • 1 su bardağı sıvı yağ
  • 1 su bardağı yogurt
  • 125 gr tereyağı
  • yarım kalıp ezilmiş peynir.
  • kabartma tozu
  • aldığı kadar un     
 malzemeleri karıştırıp peynirle birlikte yumuşak bi hamur yapıyoruz.fazla yuvarlamadan tepsiye dizip 170' de pişiriyoruz.afiyet olsun..

4 Ekim 2010 Pazartesi

Havuçlu Tarator

Malzemeler
•    1/2 kg. havuç
•    250 gr. yoğurt
•    2 diş sarımsak
•    1 çay bardağı sıvıyağ
•    1 tatlı kaşığı tuz


Üzeri İçin:
•    Kırmızı pul biber
•    Kuru nane
Yapılışı
1.    Havuçları geniş bir kaba rendeleyin ve daha sonra yağ ile ölünceye kadar ve yağın rengi turuncuya dönünceye kavurun.
2.    Kavrulan havuçları soğumaya bırakın.
3.    Yoğurt sarımsak ve tuzu karıştırın.
4.    Havuçlar soğuyunca yoğurtla karıştırılıp servis tabağına alın.
5.    Yemeklerinizin yanında servis yapın.

2 Ekim 2010 Cumartesi

Yemek daveti..

Eşimin arkadaşları yemeğe geldikleri zaman.Mönüde;  Kayseri mantısı ,
vazgeçilmezlerimizden kuru fasulye , Sebzeli pilav , Peynirli börek
fırında mantarlı et , etimek tatlısı..

Kış hazırlığı..


Kış için  turşularım oldular sayılır..tadlarıda fena olmamış.ilk deneme olmalarına rağmen :) küçücük fıçıcık içi dolu turşucuk :))

1 Ekim 2010 Cuma

Misafir Sofrası







bebek görmesine gelen misafirlerim için hazırladığım soframı paylaşmak istiyorum..Mönüde kadayıf dolması,erzurum ketesi,süpriz kurabiye,sarma,peynirli börek ve sütlü irmik tatlısı vardı.

2 Eylül 2010 Perşembe

Fırında patetesli baget


Malzemeler:
  • 3-4 adet patates
  • 7- 8 adet baget tavuk(kişi sayısını gözönunde bulundurunuz)
  • 1 adet iri başsogan
  • 1 adet domates kabugu soyulmuş
  • 2 kaşık yogurt
  • uzerı ıcın biber
  • tuz karabıber nane
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 1 kaşık salça
Yapılışı:

patateslerimizi para para doğradıktan sonra  yoğurt sıvı yag salça ve baharatları karıştırıp tavuklarımızı sosluyoruz.borcamımıza döşüyoruz.üzerini süsleyip 200' de 45 dk kadar pişiriyoruz.
AFİYET OLSUN..

merhabalar

sevgili dostlar.. bloguma hoş geldiniz. iyi vakıt geçirmeniz dileğiyle.